Kültür Mah. Kemahlıoğlu Apt.
1392 Sok. No:7, Kat:4, Daire:8
Konak / ALSANCAK | İZMİR
Telefonla İrtibata Geçebilirsiniz
turan@uckunlaboratuvari.com
*Cumartesi günleri 15:00'e kadar açığız
Kanser; hücrelerin kontrolsüz üremesi ve normal olmayan doku ve tümör oluşturmasıdır. Kanser hakkında bilgi vermeden önce, tümör sözcüğünün anlamını açıklamakta yarar var kanısındayım.
Tümör, herhangi bir dokuda oluşan normal dışı şişlik ve kitle demektir.
Her organ, (hücrelerin devamlı üremesiyle) yenilenme gösterir. Bu yenilenme sırasında bazı hücreler, çeşitli etkenlerin etkisiyle kontrolsüz üremeye başlar. Bu şekilde üreyen dokuya tümör adi verilir.
Tümör oluşumu sırasında hücrelerin yapısı, esas organın hücre yapısına benzeme derecesine göre sınıflandırılır.
Orijinal hücreye çok benzeyen hücrelerden oluşan dokular, iyi huylu (selim, benign) tümörleri oluştururlar. Selim tümörler, çok çabuk büyüyerek çevre dokuları işgal etmezler.
Eğer bir tümörün hücreleri, esas dokunun hücrelerine benzemeyen özellikler taşıyorsa, bunlar kötü huylu (habis, malign) olarak adlandırılır.
Kanser olarak adlandırılan hastalıklar, işte bu kötü huylu hücrelerin oluşturduğu tümörlerdir. Tümör hücresinin, ana hücreyi taklit etme özelliği ne kadar azsa, bu hücrelerin habislik oranı o kadar yüksektir ve bu tip kanserlerin tedavi başarıları da o denli düşüktür.
Hücrelerde kontrolsüz üremeyi başlatan birkaç etken vardır. Tıp dilinde karsinojen olarak adlandırılan bu maddeler, sürekli olarak bölünerek çoğalan hücrelerin genetik yapısını tahrip ederek mutasyon denen genetik degişikliklere neden olurlar. Bunun sonucunda da normal hücre, önce prekanseröz (kanser öncesi) hücreye, daha sonra da kanser hücresine dönüşür.
Kansere neden olan etkenleri su başlıklar altında toplayabiliriz:
Kalıtsal yakınlık, (kalın bağırsak, makat ve meme kanserlerinde)
Kanserli hücreler anarşistlere benzetilebilir. Kendi çıkarları doğrultusunda çevreyi tahrip ederler. Ancak sonuçta acı bir zafer vardır. Çoğalmalarının zirvesine ulaştıklarında kendilerini besleyen ana organizma ölür ve bu da onların kaçınılmaz sonu olur.
Sigara içilmesiyle kanser oluşumunun ilintisi hakkında basında her gün bir yazı çıkmaktadır. Sigara tiryakisi olup, sigarayı bırakma yönünde bir girişimi olmayanlar, kendilerine teselli bulmak; diğerleri de, tehlikeyi görüp bırakma yönündeki kararına yardımcı olması açısından konuyu araştırır.
Sigaranın akciğer kanserine neden olup olmadığı konusu devamlı gündemdedir. Ancak sigaranın kanser oluşumunda en büyük yardımcı etken olduğu yadsınmaz bir gerçektir. Sigara dumanının tahlilleriyle; sigara dumanında 200′ den fazla kimyasal madde bulunmuştur. Bunların birçoğunun da kanser oluşumuna yol açtığı bilinmektedir. Sigaranın kansere yol açmasının nedeni; yandığı zaman oluşan katrandır. Katran kimyasal bir karsinojendir. Katranın deney hayvanlarına sürülmesiyle ve katranla çalışan işçilerde deri kanserleri görülmüştür. Katranın yanısıra sigara kağıdının ve tütünün yanmasıyla oluşan birçok madde, solunum yolundaki hücreleri devamlı tahriş ederek kansere neden olmaktadır.
Akciğer kanserine yakalananlar ve sigara içenlere yönelik yapılan araştırmalar; bu yönde bir ilişkinin bulunduğunu ortaya koymuştur. Çeşitli nedenlerle ölüp otopsi yapılanlardan, sigara içenlerin akciğerlerinde, kansere doğru ilerleyen hücre bozulmaları saptanmıştır. Bu bozulmalar, içilen sigara sayısı arttıkça daha da fazla olmaktadır.
Sigara içenlerde artan, yalnız akciğer kanseri riski değildir. Ağız, gırtlak, yemek borusu kanserleri, bronşit, nefes darlığı, kalp yetersizliği, kalp – damar sistemi tıkanmaları da sigara içenlerde daha sık görülmektedir.
Bu konuda kesin bir rakam vermek olası değildir. Bünyenin yapısı, kansere yol açan diğer maddelere maruz kalıp kalmama gibi birçok faktör bu sürenin değişmesine neden olmaktadır. Asbest tozlarıyla, akciğer zarı kanseri oluşması arasındaki ilişki, genellikle 20 yılı aşan bir süreyi kapsar. Sigara konusundaki çalışmalarda, kanserin yaklaşık 20-30 yıl kadar sonra meydana çıktığı saptanmıştır.
Günde 5 sigaradan fazla içenlerde; ölüm oranının istatistiksel olarak arttığı gözlemlenmiştir. İçilen sigara miktarı arttıkça, ölüm oranı da artmaktadır. Yapılan bir araştırma; 25 yaşında sigaraya başlayan ve günde 2 paket sigara içenlerin ancak %54′ ünün 65 yaşına ulaşabildiği, içmeyenlerin ise %77′ sinin bu yaşa kadar yaşayabildiğini göstermiştir. Orta yaşlarda ölenlerin arasında; sigara içenlerin sayısı, içmeyenlere göre 2 kat daha fazladır. 25 yaşında sigaraya başlayan ve günde 1 paket sigara içenlerin ömürleri 4 yıl kısalmaktadır.
Sigaradaki filtre, nikotin ve katranın bir kısmını tutar. Böylece, sigaranın neden olduğu tehlikelerin bir kısmı azalır. Ancak bu azalma, çoğu zaman önem taşıyacak boyutlarda değildir.
Solunum yollarının içinde titrek tüyler ve sümüksü bir salgı bulunur. Solunum yoluna giren yabancı maddeler bu sıvıya yapışır. İç zarda bulunan titrek tüyler, yürüyen merdiven gibi bu yabancı maddeyi yukarı doğru iterler ve gırtlaktan atılmasını sağlarlar. İçilen sigaranın dumanı işte bu tüylerin görev yapmasını engeller. Böylece içeri giren yabancı maddeler akciğerlerde toplanır ve devamlı tahriş yaratarak kalıcı hasarlara neden olur.
Yapılan araştırmalar; sigara dumanının verdiği zararın, kirli havanın verdiğinden kat kat daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Argo tabiriyle “duman altı olmak”, kişilere büyük zararlar verir. Sigara içilen evlerdeki çocuklar, bronşit gibi solunum yolları hastalıklarına çok sık yakalanırlar. Ayrıca, sigara içilen evlerde yasayan çocukların sigaraya alışma sıklığı 2 kat daha fazladır.
Sigaraya bağımlılık oluştuktan sonra bırakılması çok zordur. Ancak bu zoru başaranlarda, tehlikenin azaldığı da bir gerçektir. Sigara bağımlılığının, nikotinin kandaki eritrositlere bağlanmasından ileri geldiği bir gerçektir. Kandaki eritrositlerin ömrü 3 aydır. Her gün oluşan eritrositler, kanda 3 ay yaşar ve ölürler. İradesine hakim olarak 3 ay sigara içmeyen bir bağımlının eritrositleri, bu süre sonunda nikotinden arınır. Bu nedenle de bağımlının sigara arama hissi azalır, damak zevki yerine gelir ve hayata yeniden döner. Ne var ki oluşmuş ve geri dönmesi olası olmayan bazı tahribatların kalacağının hatırdan çıkartılmaması gerekir.
Kanserin birçok nedeni vardır. Ancak konu akciğer kanseri olduğu zaman, sigara çok önemli bir yer tutar. Sigara içmeyenler de (diğer faktörlerin etkisi altında) kansere yakalanabilirler. Ancak bu oran çok düşüktür.
Kanser gün geçtikçe önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Dünyamızda her yıl 10 milyon yeni kanser vakasının oluşacağı tahmin edilmektedir. Bu rakama, artık ciddi bir sağlık sorunu olarak görülmeyen myelenoma dışı cilt kanserleri dahil değildir. Ayrıca 1 yil içinde 6 milyondan fazla kişinin de kanserden öleceği hesaplanıyor.
Bazı kanser türlerinin tedavisinde büyük başarı elde edilmekle beraber, genel ortalamaya bakıldığında, kansere yakalananların yarısından azında tedavinin başarılı olacağı bilinmektedir.
Kanserden korunmanın en başarılı yolu; kanser oluşumuna neden olduğu bilinen etkenlerin ortadan kaldırılmasıdır kanımca. Primer ya da birincil koruma denilen yolda; beslenmenin düzenlenmesi, sigarayı bırakma, aşırı alkolden kaçınma, güneş altında kalınan süreyi azaltma, düzenli egzersiz yapma, cinsel virüslerin neden olduğu kanserlerden korunma amacıyla cinsel eş seçiminde titiz olma ve kondom gibi korunma önlemleri alma, maden ocaklarında ve tozlu yerlerde çalışırken maske takma, spor yapma ve hormonal dengeyi sağlama en önemli faktörlerdir.
Kansere neden olan karsinojen etkenlerden uzaklaşmanın yani sıra, koruyucu etkisi olan gıda ve maddelerin kullanılmasının da yararlı oldugu unutulmamalıdır.
Belli yaşlardan sonra gerekli testler mutlaka yaptırılmalı.. Ne dersiniz ?…
Görüldüğü gibi; yakın bir zamana kadar amansız bir hastalık olarak nitelendirilen kanser, artık önlenebilir bir sağlık sorunu haline dönüşüyor. Düşmanınızı iyi tanıdığınız ve silahlarınızı doğru olarak seçtiğiniz zaman her türlü savaşı kazanabilirsiniz. Yeter ki gerektiği zaman aklınızı duygularınızın önünde tutmayı başarın.
Sigarayı sadece irade ile bırakmak çoğu zaman oldukça zordur. Sigara bırakmak için bir çok yöntem vardır; Nikotin Bantları, Bazı Sigara Bırakma İlaçları, Hipnoz, bunlardan bazılarıdır. Bazı kişiler sigarayı bırakma konusunda tek başına hipnoterapinin yeterli olacağını düşünebilir, bazıları ise sadece hipnoz yardımı almak yerine hipnozun yanı sıra nikotin bantları gibi destekleyici metodları da programın içine alarak fiziksel ve ruhsal bağımlılık mücadelesini birleştirmeyi tercih edebilirler. Sigarayı bırakma konusunda Hipnoz dünyada en etkili doğal yöntemlerin başında geliyor. Zira fizyolojik bağımlılığı gidermeyi hedefleyen diğer yöntemlerin aksine hipnoz, bilinçaltı düzeyde olmak üzere konunun psikolojik bileşenleri üzerinde çalışır. Hipnozla sigarayı bırakma konusunda daha detaylı bilgi için Hypnotistanbul sitesini ziyaret edebilirsiniz: www.hypnotistanbul.com
Online Eğitimler
Yeni Adresimiz:
1392 Sok. Kemahlıoğlu Apt.
No: 7 Kat:4 Daire:8
Konak - ALSANCAK | İZMİR